Genel

Trafik Kazası Tazminat Davası (Maddi ve Manevi)

Trafik Kazası Tazminat Davası

Trafik kazaları, modern ulaşımın kaçınılmaz bir riskidir ve her yıl binlerce insan bu kazalar sonucu zarar görmektedir. Türkiye’de istatistiklere göre her yıl on binlerce trafik kazası olmakta; bu kazalarda çok sayıda kişi hayatını kaybetmekte veya yaralanmaktadır. Meydana gelen bir trafik kazasında sadece araçlar hasar görmekle kalmaz; çoğu zaman sürücüler, yolcular veya yayalar da ciddi şekilde yaralanabilir veya hayatını kaybedebilir. Bu durum, geride maddi kayıpların yanı sıra manevi acılar da bırakır. Türk hukukunda, trafik kazası mağdurlarının uğradıkları maddi tazminat ve manevi tazminat taleplerini karşılamak için özel düzenlemeler mevcuttur. Trafik Kazası Tazminat Davası, işte bu zararların karşılanması amacıyla mağdurlar veya yakınları tarafından açılan hukuki süreçtir.

Bu kapsamlı makalede, Trafik Kazası Tazminat Davası (Maddi ve Manevi) konusunu hem yasal dayanakları hem de uygulamadaki örnekleriyle ele alacağız. Trafik kazalarında ortaya çıkabilecek farklı zarar türlerini, bu zararlar için talep edilebilecek tazminat türlerini ve davaların işleyişini adım adım inceleyeceğiz. Ayrıca mağdur ve kazaya sebebiyet veren kusurlu taraf açısından hak ve yükümlülüklerin neler olduğunu açıklayacağız. Tazminat miktarlarının nasıl hesaplandığı, kimlerin bu davaları açma hakkı olduğu, sürecin ne kadar sürdüğü ve sigorta şirketleri ile ilişkisi gibi pek çok detayı da anlaşılır bir dille aktarmaya çalışacağız. Makalenin sonunda ise sıkça sorulan sorulara değinerek konuya dair merak edilen noktaları aydınlatacağız.

Trafik Kazalarında Oluşabilecek Zarar Türleri

Bedensel Zararlar: Trafik kazalarında en yaygın görülen zarar türü, kazaya maruz kalan kişilerin beden bütünlüğünün ihlal edilmesidir. Yaralanmalı kazalarda mağdur; kırıklar, iç organ hasarları, uzuv kaybı gibi çeşitli sağlık sorunlarıyla karşılaşabilir. Bu tür bedeni zararlar neticesinde mağdurun tedavi giderleri, hastane masrafları, ilaç ve rehabilitasyon harcamaları doğrudan maddi zarara yol açar. Ayrıca, yaralanma sebebiyle kişi geçici veya kalıcı olarak çalışma gücünü kaybedebilir. Örneğin uzun süre iş göremez hale gelen bir yaralı, çalışamadığı dönemdeki kazanç kaybını da maddi zarar olarak değerlendirebilir. Bedensel zararlara maruz kalan kişi, yaşadığı acı ve travma nedeniyle manevi olarak da zarar görür ki bu da ayrı bir tazminat kalemi olarak talep edilebilir.

Ölüm ve Destekten Yoksun Kalma Zararları: Trafik kazasının en ağır sonucu ölüm olayıdır. Ölümle sonuçlanan kazalarda, doğrudan doğruya ölen kişinin maddi talep hakkı son bulurken, geride kalan yakınları için çeşitli zarar kalemleri gündeme gelir. İlk olarak cenaze ve defin giderleri ölümün doğrudan sonucudur ve bunlar maddi tazminat kapsamında talep edilebilir. En önemli kalemlerden biri ise Destekten Yoksun Kalma Tazminatı olarak adlandırılan, ölen kişinin hayatta kalsaydı yakınlarına sağlayacağı maddi desteğin yoksun kalınması nedeniyle ortaya çıkan zarardır. Örneğin, evin geçimini sağlayan bir kişinin vefatı durumunda, eşi ve çocukları onun gelirinden mahrum kalacakları için bu kaybın tazmini istenebilir. Bu tür maddi kayıpların yanı sıra, ölenin yakınları (örneğin anne, baba, eş ve çocuklar) sevdiklerini kaybetmenin yarattığı elem ve üzüntü nedeniyle manevi tazminat talep etme hakkına da sahiptir. Ölüm halinde talep edilen manevi tazminat, para ile ölçülmesi zor olsa da yakınların acısını bir nebze hafifletmek amacıyla hükmedilen bir tutardır.

Malvarlığı (Maddi) Zararları: Trafik kazalarında ortaya çıkan bir diğer zarar türü, araçlar veya diğer eşyalar üzerinde meydana gelen maddi hasarlardır. Çarpışma sonucu araçlarda oluşan hasarlar, parçaların kırılması, ezilmesi veya aracın kullanılamaz hale gelmesi gibi sonuçlar doğurabilir. Bu durumda araç sahibinin uğradığı onarım masrafları, aracın kazadan önceki ikinci el piyasa değeri ile onarım sonrası değeri arasındaki fark (değer kaybı) gibi kalemler maddi zarar olarak talep edilebilir. Örneğin, sıfır kilometre bir aracın kaza sonrası onarılsa bile piyasa değeri düşeceğinden, bu değer kaybı ayrı bir tazminat kalemi olarak gündeme gelir. Ayrıca kaza nedeniyle eşyaların (örneğin taşınan yük, elektronik cihazlar vb.) zarar görmesi de malvarlığı zararları kapsamında değerlendirilerek maddi tazminat olarak istenebilir.

Maddi ve Manevi Tazminat Davası Türleri ve Yasal Dayanakları

Hukukumuzda trafik kazaları sonucunda açılan tazminat davaları temel olarak iki ana kategoriye ayrılır: maddi tazminat davası ve manevi tazminat davası. Maddi Tazminat davası, trafik kazası nedeniyle uğranılan para ile ölçülebilen tüm zararların (tedavi masrafları, gelir kaybı, araç hasarı gibi) karşılanmasını amaçlar. Türk Borçlar Kanunu’na (TBK) göre haksız fiil sorumluluğunun genel dayanağı TBK m.49 olup, bir kişinin kusurlu ve hukuka aykırı bir fiiliyle başkasına zarar vermesi durumunda bu zararı tazmin etmesi gerekir. Trafik kazaları da bu kapsama girdiğinden, kazada zarara uğrayan kişi maddi zararlarının giderilmesi için kusurlu tarafa karşı maddi tazminat talebinde bulunabilir. Bu tür davalarda amaç, mağdurun kaza öncesi maddi durumuna olabildiğince yakın bir konuma getirilmesidir.

Manevi Tazminat davası ise, trafik kazasının mağdurda veya yakınlarında yarattığı elem, acı, üzüntü gibi manevi zararların para ile bir nebze de olsa hafifletilmesi amacıyla açılır. TBK m.56 uyarınca, özellikle bir kişinin bedensel bütünlüğünün ihlali (yaralanma) veya ölüm halinde, hakim, olayın özelliklerine göre manevi tazminata hükmedebilir. Manevi tazminatın yasal dayanağı bu olup, hakim tarafından takdir edilerek belirlenir; kanunda belirli bir hesap yöntemi yoktur. Önemli olan, manevi tazminat miktarının ne cezalandırma amacı taşıması ne de zenginleşmeye yol açmasıdır; yalnızca çekilen acıların bir nebze telafisi hedeflenir. Trafik kazalarında mağdurun kendisi yaralanmışsa bizzat manevi tazminat isteyebilir; eğer kaza ölümlü ise ölenin yakınları (eş, çocuk, anne-baba gibi) manevi zararlarından ötürü bu davayı açabilirler.

Maddi ve manevi tazminat talepleri genellikle aynı dilekçeyle, tek bir hukuk davası olarak birlikte ileri sürülür. Zira her ikisi de aynı trafik kazasından doğan zararlara ilişkindir. Mahkeme, yargılama sonucunda maddi zararları hesaplayarak uygun görülen tutarın maddi tazminat olarak ödenmesine karar verirken, manevi tazminat için de olayın koşullarına ve tarafların durumuna göre hakkaniyete uygun bir miktar belirler. Trafik kazası tazminat davalarında yasal dayanaklar sadece TBK ile sınırlı değildir; Karayolları Trafik Kanunu (KTK) da araç işleten ve sürücülerin sorumluluğu ile sigorta yükümlülüklerini düzenleyerek bu davalara temel oluşturur. Örneğin, KTK m.85, motorlu araç işleteninin kusursuz sorumluluğunu düzenler ve kazada zarar görenler lehine bir güvence sağlar.

Trafik Kazası Tazminat Davasında Sorumlular (Kime Karşı Dava Açılabilir?)

Bir trafik kazası sonucunda zarar gören kişi, uğradığı maddi ve manevi zararları tazmin etmek için sorumlu taraflara karşı dava açabilir. Peki bu sorumlular kimlerdir? Türk hukukunda, kazaya neden olan ya da yasal olarak sorumluluk taşıyan birden fazla kişi veya kurum aynı anda tazminat yükümlüsü olabilir. Kural olarak haksız fiile neden olan herkes, verdiği zarardan dolayı müteselsilen (birlikte) sorumludur. Trafik kazalarında da birden fazla sorumlu taraf bulunabilir ve mağdur, zararının tamamını herhangi birinden talep edebilir (bu kişiler daha sonra kendi aralarında kusur oranlarına göre paylaşım yaparlar). Aşağıda trafik kazası tazminat davalarında en sık karşılaşılan sorumlular listelenmiştir:

  • Sürücü: Kazada kusurlu olan aracın sürücüsü, doğrudan doğruya zararın failidir. Sürücü, BK m.49’daki haksız fiil sorumluluğu uyarınca, kendi kusurlu eylemiyle verdiği tüm zararlardan sorumlu tutulabilir. Mağdur, kusurlu sürücüye karşı hem maddi hem manevi tazminat davası açabilir.
  • Araç Sahibi / İşleten: Trafik Kanunu’na göre aracın tescil sahibi, aynı zamanda o aracın işleteni (işleticisi) kabul edilir (KTK m.3, m.85). İşleten, aracın işletilmesi sebebiyle doğan zararları kusuru olmasa bile belli şartlarda tazmin etmekle yükümlüdür. Bu, tehlike sorumluluğu olarak da adlandırılabilir. Örneğin, şirket adına kayıtlı bir ticari araç kaza yaptığında, aracın sürücüsü ile birlikte araç sahibi/işleten olan şirket de sorumlu olacaktır. Araç sahibi, eğer aracı fiilen başka birinin işlettiğini ve ekonomik faydanın ona ait olduğunu ispat edebilirse sorumluluktan kurtulma imkanı vardır ancak uygulamada bu durum istisnaidir.
  • Sigorta Şirketi: Her motorlu taşıt için yaptırılması zorunlu olan Zorunlu Trafik Sigortası (Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası) kapsamında, sigorta şirketi kazada oluşan zararları poliçede belirtilen limitlere kadar ödemekle yükümlüdür. Bu nedenle mağdur, doğrudan kusurlu aracın sigorta şirketine başvurarak maddi zararlarının (örneğin tedavi giderleri, araç hasarı, destekten yoksun kalma tazminatı gibi) tazminini talep edebilir. Zorunlu sigorta, manevi tazminatı kapsamasa da, poliçe limiti dahilindeki maddi zararlar için güvence sağlar. Eğer sigorta şirketi zararı karşılamaz veya eksik karşılarsa, mağdur sigorta şirketine karşı da dava açabilir.
  • Güvence Hesabı: Bazı durumlarda kazaya sebebiyet veren aracın sigortası olmayabilir veya fail tespit edilemeyebilir (örn. kaçıp giden araç durumları). Bu gibi hallerde devreye Güvence Hesabı girer. Güvence Hesabı, belirli şartlar altında (örneğin kazaya karışan aracın sigortasının hiç olmaması, çalıntı araçla kaza yapılması, failin bilinmemesi veya sigorta şirketinin iflası gibi durumlar) zarar görene, zorunlu sigorta limitleri çerçevesinde tazminat ödeyen bir fondur. Ancak Güvence Hesabı da yalnızca poliçe kapsamında sayılan bedensel zararları karşılar; manevi tazminat veya araç hasarı gibi kalemleri ödemez. Mağdur, koşulları varsa Güvence Hesabı’na başvurup ödeme alamazsa bu hesaba karşı da dava yoluna gidebilir.

Yukarıda sayılanlar dışında, somut olayın özelliklerine göre başka sorumlular da gündeme gelebilir. Örneğin, kaza anında trafik ışıklarının arızalı olması gibi bir durum, ilgili kurumun (belediye veya Karayolları gibi) sorumluluğunu doğurabilir. Yine araçta üretim kaynaklı bir arıza kazaya sebep olduysa, üretici firma da sorumluluk taşıyabilir. Ancak genel olarak, trafik kazası tazminat davalarında davalı sıfatıyla en sık karşılaşılan taraflar kusurlu sürücü, araç işleteni (sahibi) ve ilgili sigorta kuruluşlarıdır.

Mağdurun Hakları ve Kusurlu Tarafın Sorumluluğu

Bir trafik kazasında mağdur konumundaki kişi (veya ölüm halinde mağdurun yakınları), uğradığı zararların tazmini için hukuken birçok hakka sahiptir. En temel hak, zarar veren ve sorumlulara karşı maddi ve manevi tazminat talep edebilmektir. Mağdur, kendisine sunulan tüm yasal imkânları kullanarak zararının karşılanmasını isteme hakkına sahiptir. Bu haklar, doğrudan doğruya kusurlu kişilere (sürücü, işleten vb.) dava açmayı, sigorta şirketine başvurmayı ve gerekirse yargı yoluna gitmeyi içerir. Mağdurun, zararını ispatlayabildiği ölçüde, tüm uygun tazminat kalemlerini talep etmesi mümkündür. Ayrıca mağdur, dava sürecinde hak kaybına uğramamak için delillerini zamanında sunma ve gerektiğinde uzmanlardan (örneğin trafik kazası konusunda uzman bir avukat veya bilirkişilerden) destek alma hakkına da sahiptir.

Kusurlu taraf açısından bakıldığında ise, trafik kazasına sebebiyet veren kişinin veya kişilerin bazı yükümlülükleri ortaya çıkar. En başta kusurlu sürücü, fiilinin sonuçlarından hukuken sorumludur ve mağdurun maddi zararlarını tazmin etmekle mükelleftir. Eğer birden fazla kusurlu varsa (örneğin iki araç da kısmen kusurlu ise), her biri zararın tamamından sorumlu olup, mağdura ödeme yaptıktan sonra aralarındaki kusur oranına göre paylaşım yapabilirler. Kusurlu tarafın trafik sigortası mevcutsa, belirli bir limite kadar zarar sigorta tarafından karşılanacağından, fiilen bu ödeme yükümlülüğü öncelikle sigorta şirketine yansır; ancak sigorta kapsamını aşan zararlar veya poliçe dışında kalan talepler (manevi tazminat gibi) doğrudan kusurlu kişi tarafından ödenmek zorundadır. Kusurlu tarafın yükümlülükleri sadece maddi tazminatla sınırlı değildir; aynı zamanda ağır kazalar neticesinde ceza hukuku açısından da yaptırımlarla karşılaşabilir (örneğin taksirle yaralama veya ölüme sebebiyet verme suçlarından yargılanabilir). Ancak ceza sorumluluğu, maddi ve manevi tazminat sorumluluğunu ortadan kaldırmaz; her ikisi farklı hukuk alanlarına ait, birbirinden bağımsız süreçlerdir.

Kazaya uğrayan mağdurun kısmen kusurlu olması durumu da ayrıca değerlendirilmelidir. Türk Borçlar Kanunu m.52 uyarınca, zarar görenin kendi kusuru zararının artmasına veya doğmasına yol açmışsa tazminat miktarında indirim yapılır veya bazı durumlarda tamamen ortadan kalkabilir. Örneğin, bir yayanın kırmızı ışıkta geçerek kazaya sebep olması halinde kendi kusuru ağır basıyorsa, tazminat alamayabilir; ancak kusur payı daha düşük orandaysa, karşı taraftan yine de orantılı olarak tazminat alabilir. Bu ilkeye kusur oranı ilkesi denir ve tazminat hesaplamasında adil bir denge kurulmasını sağlar. Sonuç olarak, trafik kazalarında mağdurun hakları, kusurlu tarafa ait sorumluluklarla bir denge içerisindedir. Mağdur tüm yasal haklarını kullanarak zararını talep ederken, kusurlu taraf da yaptığı hatanın sonuçlarını üstlenmek durumundadır.

Tazminat Hesaplama Yöntemleri

Trafik kazalarından kaynaklanan tazminat miktarları, uzman bilirkişiler tarafından teknik hesaplamalarla belirlenir. Kalıcı maluliyet (sürekli sakatlık) veya geçici iş göremezlik gibi durumlarda, öncelikle mağdurun çalışma gücündeki kayıp oranı tespit edilir. Bu oran, sağlık kurullarınca düzenlenen raporlarda maluliyet oranı olarak ifade edilir. Maluliyet oranı, mağdurun kaza nedeniyle çalışma becerisini yüzde kaç yitirdiğini gösterir ve tazminat hesabında kritik bir parametredir. Bu hesaplamalarda mağdurun yaşı, mesleki kazançları, emeklilik yaşı veya beklenen ömrü gibi veriler de dikkate alınır. Örneğin, 30 yaşında ve %40 maluliyet oranına sahip bir kazazedenin, çalışamadığı süre boyunca ve gelecekteki gelir kaybı hesaplanarak maddi tazminatı belirlenir. Eğer mağdur kaza nedeniyle bir süre işinden uzak kalmışsa, bu dönemdeki geçici kazanç kaybı da ayrıca tazminata dahil edilir. Ayrıca, mağdurun sakatlığı nedeniyle bakıma muhtaç hale gelmesi durumunda, yaşam boyu bakım masrafları da maddi tazminat kalemi olarak talep edilebilir.

Ölümle sonuçlanan kazalarda tazminat hesabı yapılırken, ölen kişinin geride bıraktığı destekten yoksun kalan hak sahiplerinin mali kaybı hesaplanır. Destekten Yoksun Kalma Tazminatı hesabında, ölen kişinin yaşı, mesleği, geliri ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin (eş, çocuk, anne-baba vb.) sayısı ve yaşı gibi unsurlar gözetilir. Aktüeryal yöntemlerle, ölenin yaşayabileceği varsayılan süre boyunca sağlayacağı destek miktarı bugünkü değere indirgenerek hesaplanır. Örneğin, 40 yaşında vefat eden ve aylık geliri 10.000 TL olan bir kişinin eşi ve iki çocuğu için, varsayılan çalışma süresi boyunca aileye sağlayacağı pay hesaplanarak toplam destek tazminatı bulunur. Hesaplama yapılırken ölenin kendine harcayacağı kısım düşülür, geriye kalan bakiyenin hak sahiplerine dağıtılacağı kabul edilir. Bu şekilde her bir hak sahibi için ayrı ayrı destekten yoksun kalma bedeli belirlenir ve sonuçta maddi tazminat olarak talep edilir. Cenaze ve defin giderleri ile ölen kişinin kaza anına kadar yapılan tedavi masrafları da ayrıca hesaplanarak toplam tazminata eklenir.

Örnek: Aşağıdaki tabloda, 40 yaşında vefat eden bir kişinin eşi ve iki çocuğu için varsayımsal bir destekten yoksun kalma tazminatı hesabı gösterilmektedir (rakamlar örnek amaçlıdır):

Hak Sahibi Destek Süresi (yıl) Yıllık Destek Miktarı (TL) Toplam Destek Tazminatı (TL)
20 60.000 1.200.000
Çocuk 1 15 30.000 450.000
Çocuk 2 15 30.000 450.000
Toplam 2.100.000

Araç hasarı ve değer kaybı gibi malvarlığı zararlarında ise tazminat genellikle piyasa koşullarına göre hesaplanır. Aracın onarım masrafları servis faturalarıyla belirlenirken, değer kaybı uzmanlar tarafından aracın marka, model, kilometre ve hasar geçmişine göre belirlenen bir miktardır. Kaza nedeniyle araç bir süre kullanılamamışsa, ticari amaçla kullanılan araçlar için bu kullanılamayan süreye ilişkin gelir kaybı (örneğin bir taksinin tamirde kaldığı sürede kazanamadığı para) da hesaplamaya dahil edilebilir. Tüm bu kalemler toplandığında maddi zarar toplamı ortaya çıkar. Mahkeme, gerekli gördüğünde bu konularda uzman bilirkişi raporu alarak hesaplamaların doğru yapıldığını denetler.

Manevi tazminatın hesaplanmasında ise matematiksel bir yöntem yoktur, zira manevi acının tam karşılığı olamayacağı kabul edilir. Hakim, manevi tazminat miktarını takdir ederken kazanın ağırlığını, tarafların kusur durumunu, mağdurun veya yakınlarının çektiği üzüntünün derecesini ve tarafların sosyal-ekonomik durumlarını göz önünde bulundurur. Örneğin, genç yaşta sakat kalmaya yol açan bir kaza için manevi tazminat miktarı, hafif yaralanmalı bir kazaya göre çok daha yüksek belirlenir. Manevi tazminat belirlenirken caydırıcılık amacı güdülmemeli, aynı zamanda mağduru tatmin edecek ama karşı tarafı da ekonomik olarak bütünüyle çökertmeyecek dengeli bir tutar olmasına özen gösterilir. Bu nedenle her somut olaya göre değişen manevi tazminat rakamları, benzer Yargıtay içtihatları da göz önüne alınarak hakime geniş bir takdir yetkisi bırakır.

Hak Sahipleri: Kimler Tazminat Talep Edebilir?

Trafik kazası nedeniyle maddi veya manevi tazminat talep etme hakkı, zarar gören kişi ve bazı durumlarda onun yakınlarına tanınmıştır. Yaralanmalı trafik kazalarında kural olarak sadece doğrudan doğruya kazadan etkilenen (yaralanan) kişi maddi ve manevi tazminat talep edebilir. Zira zarar gören odur ve uğradığı bedensel zararlar ile çektiği acının tazminini isteme hakkı kendisine aittir. Ancak yaralanma çok ağır (hayati fonksiyonları etkileyecek derecede) ise, Yargıtay uygulamasına göre mağdurun yakınları da manevi tazminat isteyebilir. Örneğin, bir kişinin trafik kazasında uzvunu kaybetmesi veya felç kalması gibi durumlar “ağır bedensel zarar” kabul edilir ve bu durumda anne, baba, eş, çocuk gibi en yakınları kendi yaşadıkları manevi üzüntü için manevi tazminat davası açabilirler.

Ölümlü trafik kazalarında ise tazminat talep etme hakkı, hem maddi hem manevi olarak, vefat edenin yakınlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilecek kişiler, ölenin sağlığında ona bağımlı olarak yaşamını sürdüren kişilerdir. Türk hukukunda, ölen evliyse eşinin ve çocuklarının, bekar ise anne ve babasının ondan destek gördüğü karine (varsayım) olarak kabul edilir. Bu yakınlar, ölenin desteğinden yoksun kaldıklarını ayrıca ispat etmek zorunda değillerdir. Ölenin nişanlısı, kardeşleri, büyükanne-büyükbabası gibi diğer akrabaları veya herhangi bir üçüncü kişi ise, ancak ölenin yaşarken kendilerine düzenli maddi destekte bulunduğunu ispat ederek maddi tazminat talep edebilir. Aynı şekilde, ölenin küçük yaşta bir çocuğu trafik kazasında hayatını kaybetmişse, anne ve baba ileride çocuk büyüdüğünde kendilerine bakarak sağlayacağı varsayılan destekten mahrum kaldıkları gerekçesiyle tazminat talep edebilir.

Manevi tazminat yönünden ise, ölümlü kazalarda en yakın aile bireyleri (eş, çocuklar, anne ve baba) doğrudan manevi tazminat isteyebilir. Bunlar dışındaki kişiler – örneğin nişanlı, kardeş, amca, hala gibi – ancak istisnai hallerde (çok yakın bir bağın varlığı ve olayın onları derinden etkilemesi gibi durumlar) manevi tazminata hak kazanabilirler. Uygulamada mahkemeler, manevi tazminat talep eden kişinin ölenle akrabalık derecesine ve yakınlık durumuna bakarak karar vermektedir. Sonuç olarak, trafik kazası tazminat davalarında hak sahipleri genellikle kazada zarar gören kişinin kendisi veya ölümü halinde onun bakmakla yükümlü olduğu/ondan destek gören en yakınlarıdır.

Dava Süreci: Zamanaşımı, Deliller ve Bilirkişi İncelemesi

Trafik kazalarından kaynaklı tazminat davalarında zamanaşımı sürelerine dikkat etmek çok önemlidir. Genel olarak haksız fiil hükümleri gereği, mağdur zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl içinde dava açmalıdır (TBK m.72). Her halde kaza tarihinden itibaren 10 yıl geçmekle talepler zamanaşımına uğrar. Ancak trafik kazası aynı zamanda bir suç teşkil etmişse (örneğin taksirle yaralama veya ölüme neden olma suçu), bu durumda ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresi, tazminat davası için de geçerli olur. Örneğin, ölümlü bir kazada taksirle öldürme suçu için ceza zamanaşımı 15 yıl olduğundan, mağdurlar için de fiili öğrenme tarihine bakılmaksızın 15 yıl içinde tazminat davası açma imkanı doğabilir. Bu süreler geçtikten sonra dava açılırsa davalı taraf zamanaşımı itirazında bulunabilir ve hak kaybı yaşanabilir.

Dava açmadan önce ve dava sürecinde delil toplama safhası da kritik bir öneme sahiptir. Mağdur, kaza tespit tutanağı, polis raporları, olay yeri fotoğrafları, tanık beyanları gibi kazanın oluş şeklini ve kusur durumunu ortaya koyacak delilleri mutlaka temin etmelidir. Ayrıca bedensel zararlar söz konusuysa hastane raporları, tedavi belgeleri, reçeteler ve faturalar; gelir kaybı iddiaları için maaş bordroları, vergi kayıtları veya iş yerinden alınan belgeler gibi kanıtlar hazırlanmalıdır. Ölüm halinde, veraset ilamı (mirascılık belgesi) ve cenaze masraf faturaları gibi belgeler de gerekli olabilir. Delillerin etkin bir şekilde toplanması, davanın ispat yükümlülüğünü yerine getirmek ve hak edilen tazminatı tam olarak alabilmek için şarttır. Bu aşamada, mümkünse kaza sonrasında hemen delillerin kayıt altına alınması (örneğin telefonla kaza yeri fotoğraflarının çekilmesi, tanıkların iletişim bilgilerinin alınması) ileride çok faydalı olacaktır.

Davanın görülmesi esnasında mahkeme, konunun teknik yönlerini aydınlatmak amacıyla bilirkişi incelemesine başvurur. Trafik kazalarında genellikle iki tür bilirkişi raporu alınır: birincisi kusur durumunun belirlenmesi için trafik uzmanı veya adli trafik bilirkişisinden alınan rapor, ikincisi ise tazminat miktarının hesaplanması için aktüer (hesap uzmanı) bilirkişisinden alınan rapordur. Kusur raporunda kazanın meydana geliş şekli, tarafların trafik kurallarına uyup uymadığı ve kusur oranları analiz edilir. Bu rapor, ceza dosyasındaki kusur tespit tutanaklarıyla da uyumlu olmalıdır; hatta çoğu zaman ceza soruşturmasındaki polis kusur raporu, hukuk davasında delil olarak kullanılır. Aktüeryal bilirkişi raporunda ise mağdurun veya hak sahiplerinin maddi kayıpları kalem kalem hesaplanır. Taraflar, bilirkişi raporlarına itiraz edebilir; mahkeme gerekli görürse ek rapor aldırabilir. Nihayetinde hakim, tüm delilleri ve bilirkişi raporlarını değerlendirerek tazminat miktarını ve kusur durumunu belirleyip hükmünü verir.

Davaların görülme süresine değinmek gerekirse; trafik kazası tazminat davaları, mahkemelerin iş yüküne bağlı olarak genellikle 1 ila 3 yıl arasında sonuçlanabilmektedir. Delillerin toplanması, bilirkişi raporlarının hazırlanması ve itiraz süreçleri zaman alabilmektedir. Taraflar arası uzlaşma veya sigorta aracılığıyla ödeme yapılması gibi durumlar olmadığında, davanın sonuçlanması için yargılama sürecinin tamamlanması gerekmektedir. Mağdurların bu süreçte sabırlı olmaları, talep ettikleri tazminatın tam ve doğru hesaplandığından emin olmak için yargılamayı titizlikle takip etmeleri önemlidir.

Trafik Kazası ve Sigorta İlişkisi

Trafik kazalarında tazminat sürecinin önemli bir boyutu da sigorta şirketleridir. Türkiye’de trafiğe çıkan her motorlu araç için Zorunlu Trafik Sigortası yaptırılması kanunen mecburidir. Zorunlu trafik sigortası (resmi adıyla Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası), kazada üçüncü kişilere verilen bedeni ve maddi zararları, poliçede belirlenen limitlere kadar karşılamak için oluşturulmuş bir güvence mekanizmasıdır. Bu sigorta, kusurlu araç sürücüsünün mali sorumluluğunu belirli bir tutara kadar sigorta şirketine devreder. Örneğin, bir kazada mağdurun 200.000 TL maddi zararı oluşmuşsa ve poliçe limiti 150.000 TL ise, bu miktara kadar sigorta şirketi ödeme yapar; kalan 50.000 TL ise kusurlu kişiden talep edilebilir. Zorunlu trafik sigortası, maddi zararları (tedavi giderleri, destekten yoksun kalma, araç hasarı gibi) karşılar ancak manevi tazminat talepleri sigorta kapsamında değildir.

Zorunlu sigorta dışında, araç sahiplerinin yaptırabildiği İhtiyari Mali Mesuliyet Sigortası (İMM) adı verilen isteğe bağlı sorumluluk sigortaları da mevcuttur. İMM, zorunlu trafik sigortasının limitlerini aşan kısımlar için ek teminat sağlar. Yani kazada zarar çok yüksek olup zorunlu sigorta limiti yetersiz kalıyorsa, eğer araç sahibinin İMM poliçesi varsa, bu poliçe sayesinde aşan kısım da sigorta şirketi tarafından karşılanabilir. Bu sigorta türü zorunlu olmamakla birlikte, özellikle yüksek değerli araç sahipleri veya ticari taşımacılık yapanlar tarafından tercih edilmektedir. Benzer şekilde, yolcu taşıyan ticari araçlarda sıkça rastlanan Koltuk Ferdi Kaza Sigortası da kaza sırasında araç içindeki sürücü ve yolcuların ölümü veya yaralanması halinde önceden belirlenmiş bir tazminat ödenmesini öngören özel bir sigorta türüdür. Koltuk sigortası, bir tazminat davası gerektirmeksizin poliçe şartlarına göre doğrudan sigorta şirketinden talep edilebilen bir güvencedir.

Uygulamada, trafik kazası mağdurları öncelikle karşı tarafın sigorta şirketine başvurarak zorunlu trafik sigortası kapsamında ödemelerini talep etmelidir. 2016 yılında Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesinde yapılan değişiklikle, mağdurların dava açmadan önce sigorta şirketine yazılı başvuru yapmaları zorunlu hale gelmiştir. Başvuru yapıldıktan sonra sigorta şirketi, en geç 15 gün içinde talebi cevaplamalıdır. Eğer sigorta şirketi bu süre içinde cevap vermez ya da eksik ödeme yaparsa, mağdur artık mahkemede dava açmakta veya Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurmakta serbesttir. Bu yasal düzenleme, öncelikle uzlaşma yolunun denenmesini amaçlar. Ancak uygulamada sigorta şirketlerinin, talep edilen belgeleri eksik bulma veya çeşitli itirazlarla süreci uzatma yoluna gidebildiği de görülmektedir. Yine de, mağdurun dava yoluna gitmeden önce sigorta başvurusunu yapması ve cevabı beklemesi hukuki bir gerekliliktir.

Sigorta şirketi ile görüşmeler neticesinde mağdurun zararının tamamı ödenirse, ayrıca dava açmaya gerek kalmayabilir. Fakat sigorta poliçe limitlerinin yetersiz kaldığı veya manevi tazminat gibi sigortanın karşılamadığı kalemlerin talep edildiği durumlarda, sigorta ödemesi dışında kalan kısmın tahsili için kusurlu tarafa (sürücüye/işletene) karşı dava açılması gerekecektir. Örneğin, ağır yaralanmalı bir kazada sigorta şirketi tedavi giderlerini ve belli bir maluliyet tazminatını ödemiş olsa bile, mağdurun yaşadığı manevi acılar için takdir edilen manevi tazminat sigorta dışında olacağı için, bu tutarın kusurlu kişiden mahkeme kararıyla tahsili gerekir. Sonuç olarak sigorta, trafik kazalarında mağdurlar için önemli bir güvencedir ancak her durumda tüm zararları karşılamaya yetmeyebilir; bu durumda hukuki süreç devreye girer.

Uygulamada Sık Karşılaşılan Durumlar ve Örnekler

Trafik kazaları hayatın içinden geldiği için, uygulamada pek çok farklı senaryo ile karşılaşılır. Her kaza kendi içinde özel olsa da, bazı tipik durumlar ve bunlara dair örnekler aşağıda ele alınmıştır. Gerçek hayattan uyarlanan bu senaryolar, trafik kazası tazminat davalarının hangi koşullarda nasıl sonuçlar doğurabileceğini göstermektedir:

Örnek Olay 1 (Ölümlü Kaza): Bir gece vakti, hız limitini aşarak seyreden bir sürücü, yaya geçidinden yolun karşısına geçmeye çalışan 35 yaşındaki bir yayaya çarpar. Yaya ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılır ancak maalesef kurtarılamayarak vefat eder. Bu kişi evli ve 2 çocuk babasıdır. Kazanın ardından yapılan incelemede sürücünün %100 kusurlu olduğu tespit edilir. Bu olayda, vefat eden kişinin eşi ve çocukları sürücüye ve araç işletenine karşı maddi ve manevi tazminat davası açarlar. Mahkeme, cenaze masrafları ile eş ve çocuklar için destekten yoksun kalma tazminatı hesaplatır. Ayrıca ölenin eşi ve çocuklarının yaşadığı üzüntü için manevi tazminata hükmeder. Zorunlu trafik sigortası poliçesi maddi tazminatın bir kısmını karşılarken, manevi tazminat tamamen sürücü (ve araç işleteni) tarafından ödenir. Bu örnekte, hız ihlali yapan sürücü hakkında ceza davası da açılmış, sürücü ceza mahkemesinde taksirle ölüme neden olma suçundan mahkum olmuştur. Ancak tazminat davası, ceza davasından bağımsız olarak ilerleyip sonuçlanmıştır.

Örnek Olay 2 (Yaralanmalı Kaza): Bir gündüz saatinde, kavşakta kırmızı ışık ihlali yapan bir kamyonet, yeşil ışıkta geçen bir otomobile yandan çarpar. Otomobil sürücüsü (28 yaşında bir mühendis) kazada ağır yaralanır; omurilik zedelenmesi nedeniyle belden aşağısı felç kalır. Bu durum, onun çalışma gücünü kalıcı olarak %90 oranında kaybetmesi anlamına gelmektedir. Mağdur mühendis, kamyonet sürücüsü ve aracın bağlı olduğu şirket (işleten) aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açar. Yargılama sonucunda, mağdurun yaşam boyu kaybedeceği gelirler ve sürekli bakıma ihtiyaç duyması nedeniyle bakım masrafları da dikkate alınarak yüklü bir maddi tazminata hükmedilir. Örneğin, aktüer raporu mağdurun mesleki kariyeri boyunca kazanacağı tahmini geliri hesaplayıp %90 maluliyet oranını uygularak milyonlarca liralık bir tutar belirler. Mahkeme ayrıca, mağdurun genç yaşta bu denli ağır bir sakatlık yaşaması nedeniyle yüksek bir manevi tazminat miktarına karar verir. Bu esnada kamyonetin zorunlu trafik sigortası poliçesi devreye girerek maddi tazminatın belirli bir kısmını (poliçe limiti kadarını) öder; kalan miktar ile manevi tazminat ise kusurlu şirket ve sürücüden tahsil edilir. Bu örnek, ağır yaralanmalı kazalarda tazminat miktarlarının ne denli yüksek olabileceğini ve sigorta limitlerinin bazen zararın tamamını karşılamaya yetmeyebileceğini göstermektedir. Bu olayda mağdurun anne ve babası da evlatlarının bu durumu nedeniyle manevi tazminat talep etmiş, mahkeme yakınların da uğradığı manevi üzüntüyü dikkate alarak belirli bir manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir.

Örnek Olay 3 (Faili Meçhul / Sigortasız Araç): Gece vakti tenha bir yolda yürüyen bir yayaya, plakası alınamayan bir araç çarpıp kaçar. Yaya ağır yaralanır. Aracın sürücüsü bulunamaz; dolayısıyla kazaya sebebiyet veren taraf tespit edilememiş durumdadır. Bu durumda mağdur (veya mağdurun yakınları), ortada sorumlu bir sigorta şirketi veya kusurlu şahıs olmadığından Güvence Hesabına başvurur. Güvence Hesabı, kazanın oluş biçimini ve mağdurun zararlarını inceleyerek, zorunlu trafik sigortası limitleri dâhilinde yayanın tedavi giderleri ve sürekli sakatlık tazminatı için ödeme yapar. Örneğin, mağdurun hastane masrafları ile %50 maluliyetine karşılık gelen tazminat miktarı Güvence Hesabı tarafından karşılanır. Ancak manevi tazminat veya araç hasarı gibi kalemler bu kapsamda ödenmez. Mağdur daha sonra fail tespit edilirse, ek olarak o kişiye karşı da maddi ve manevi tazminat davası açma hakkına sahiptir. Bu senaryo, kaçan veya sigortasız sürücüler yüzünden mağdur olan kişilerin de tamamen çaresiz olmadığını, devlet destekli bir mekanizma olan Güvence Hesabı ile belli ölçüde korunabildiğini göstermektedir.

Sıkça Sorulan Sorular (SSS)

Trafik kazası tazminat davasını hangi mahkemede açmalıyım?

Trafik kazalarından doğan tazminat davaları, kural olarak kazanın meydana geldiği yer veya davalıların ikametgahının bulunduğu yer Asliye Hukuk Mahkemesinde açılır. Ayrıca özel bir düzenleme olarak, mağdur kendi ikametgahının bulunduğu yer mahkemesinde de davayı açabilir (HMK md.16). Yani genellikle mağdur açısından en uygun yer mahkemesinde dava açma imkanı vardır.

Trafik kazası tazminat davası ne kadar sürede sonuçlanır?

Davanın sonuçlanma süresi, mahkemelerin iş yüküne ve davanın karmaşıklığına göre değişmekle birlikte, genellikle 1 ila 3 yıl arasında sürmektedir. Delillerin toplanması, bilirkişi raporlarının hazırlanması ve itirazlar gibi süreçler zaman alabilir. Taraflar uzlaşmaz ve tüm aşamalar tamamlanırsa, karar verilmesi birkaç yıl sürebilir. İstinaf veya temyiz aşamaları da düşünülürse, kesin bir sonuca ulaşmak daha uzun zaman alabilir.

Zorunlu trafik sigortası manevi tazminatı karşılar mı?

Hayır. Zorunlu trafik sigortası, sadece üçüncü kişilerin maddi zararlarını (bedeni zararlar ve araç/eşya hasarları) poliçe limiti dahilinde karşılar. Manevi tazminat, sigorta kapsamında değildir. Bu nedenle kazada hükmedilen manevi tazminat tutarları sigorta şirketi tarafından ödenmez; doğrudan kusurlu kişi(ler) tarafından ödenmesi gerekir.

Trafik kazalarında tazminat talebi için zamanaşımı süresi nedir?

Genel olarak trafik kazası nedeniyle tazminat talepleri, kazanın ve sorumlu kişinin öğrenilmesinden itibaren 2 yıl ve her hâlde kaza tarihinden itibaren 10 yıl içinde ileri sürülmelidir. Eğer kazadaki fiil aynı zamanda ceza kanununa göre bir suçu oluşturuyorsa ve o suç için daha uzun bir zamanaşımı öngörülmüşse (örneğin ölümlü kazalarda 15 yıl), tazminat davası için de bu daha uzun süre geçerli olur.

Kazanın oluşumunda kısmen kusurluysam tazminat alabilir miyim?

Evet, kısmen kusurlu olmanız tazminat almanıza engel değildir, ancak alacağınız tazminat kusur oranınıza göre azaltılır. Örneğin kazada %50 kusurlu iseniz, karşı taraftan toplam zararınızın %50’sini talep edebilirsiniz. Ancak tamamen (veya çok büyük oranda) kusurlu iseniz, tazminat alma imkanınız kalmaz. Mahkeme, kusur dağılımını adil bir şekilde yaparak tazminat miktarını buna göre belirleyecektir.

Destekten yoksun kalma tazminatını kimler talep edebilir?

Destekten yoksun kalma tazminatı, trafik kazasında ölen kişinin sağlığında maddi destek sağladığı kişilerin talep edebileceği bir tazminat türüdür. Ölen kişi evliyse eşi ve çocukları, bekar ise genellikle anne ve babası bu kapsamdadır. Bunlar dışında, ölenin kardeşleri, nişanlısı veya diğer yakınları, yaşarken ondan düzenli maddi destek aldıklarını ispat etmek koşuluyla destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilirler.

Araçta oluşan değer kaybı tazminatını nasıl alabilirim?

Araç değer kaybı, bir trafik kazası sonrasında onarılan aracın piyasa değerindeki düşüştür ve maddi tazminat kalemi olarak talep edilebilir. Değer kaybını talep etmek için öncelikle aracınızın kaza öncesi ve sonrası durumunu belgeleyen ekspertiz raporları veya ikinci el piyasa değerlendirmeleri gerekir. Zorunlu trafik sigortası poliçesi belirli koşullarda değer kaybını karşılayabilir; bunun için karşı tarafın sigorta şirketine başvuru yapabilirsiniz. Sigorta ödeme yapmaz veya zararınızı tam karşılamazsa, kusurlu tarafa karşı dava açarak değer kaybınızı talep edebilirsiniz.

Ceza davası bitmeden tazminat davası açabilir miyim?

Evet, trafik kazasından kaynaklı tazminat davaları, ceza davasından bağımsız olarak açılabilir ve yürütülebilir. Ceza davasının sonuçlanmasını beklemeniz gerekmez. Hatta çoğu zaman tazminat davası, ceza davasıyla paralel şekilde devam eder. Ceza mahkemesinin belirlediği kusur durumu ve olay tespiti, hukuk mahkemesini bağlamasa da önemli bir delil olarak görülür. Ancak, ceza davasındaki hüküm (özellikle beraat kararı) bazı durumlarda tazminat davasını etkileyebilir. Genel olarak mağdurlar, hak kaybına uğramamak için mümkün olan en kısa sürede (zamanaşımı süresi içinde) tazminat davasını açmalıdır.

Trafik kazası tazminat davasında avukat tutmak şart mıdır?

Kanunen zorunlu olmamakla birlikte, bu tür karmaşık davalarda bir avukat desteği almak son derece faydalıdır. Trafik kazası tazminatı hesaplamaları teknik konular içerir ve sigorta şirketleriyle yazışmalar, yasal sürelerin takibi gibi süreçler uzmanlık gerektirebilir. Alanında tecrübeli bir avukat, haklarınızın tam olarak korunmasına, gerekli delillerin usulüne uygun sunulmasına ve maksimum tazminatın elde edilmesine yardımcı olacaktır. Bu nedenle, imkan dahilinde hukuki yardım almak, ileride yaşanabilecek hak kayıplarının önüne geçebilir.

author-avatar

KMLPARK Hakkında

KMLPARK Hukuk Bürosu Ankara Adaletin güvencesi, güçlü bir savunmadır. KMLPARK Hukuk Bürosu, Av. Rahman Güner ve Av. Meryem Güner tarafından, müvekkillerine en yüksek kalitede hukuki hizmet sunmak amacıyla kurulmuştur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir